KENDİMİZLE
OLAN İLİŞKİMİZ
Zeynep
Doğanay
İnsanın
kendini tanıması ve ona göre kendisiyle ilişki kurup kendisiyle barışık
yaşaması mutluluğa götüren önemli adımlardan biridir.
Ancak
bu yeterli değildir.
Geçmişi
kabullenmeden ve umursamayı bırakmadan yeni bir gelecek, yeni bir benlik yaratılamaz.
Mutluluğun
önemli bir girdisi de, yeni kavramlar ve düşünceler oluşturarak beynin meşgul
olacağı yeni bağlantılar yaratmaktır.
Anılar geçmişin yalnızca bir
kaydıdır.
Yaşanmış olgulardan kişinin belleğinde saklanan, sırası
ve yeri geldiğinde anımsanabilen her türlü şeydir anı.
Aslında hiçbir şey ya da
her şey.
Ama unutulması ya da
silinmesi yıllar alan ya da hiç silinemeyen
Ve yok edemediğimiz.
Tıpkı zihnimiz gibi…
Zihin
nedir?
Zihin bilinç akışı olarak tanımlanabilir.
İnsan beyninin bilinçli süreçlerin tümünü içerir.
Beynin
hareket şekli, kendimizle barışık olabilmemiz için düşüncelerimizi ayırt
etmemiz gerekir.
Neyi
nasıl yapmalı, neleri önemsemeliyiz?
Korkmadan yaptığımız
hataların üstüne gitmemiz gerekir.
Başkalarından
duyduğumuz her şeyi kendi anılarımızla birleştiriyoruz o anda kendimizi
bambaşka bir olayda ve farklı bir yerde buluyoruz.
Hayatımızdaki
en büyük kandırmaca, “sorunlarım
olmasaydı mutlu bir insan olurdum” düşüncesidir.
Oysa sorun, eksikliği ciddi
bir konfor alanına ve tembelliğe götürür bizi.
Tembellik ise şu anda
olabilecek en büyük hastalıktır.
Albert Einstein’ın
söylediği gibi “hasta bir
beynin alışkanlıklarını değiştirmeden yeni bir zihin yaratılamaz”.
Değişimin en zor kısmı, bir
gün önce sahip olunan yanlış alışkanlıkları bırakmaktır.
Bu
ne demek?
Zihnimizin yeniden
yapılanmasına gereksinme bulunmaktadır.
Bu ancak beynin yeniden
biçimlendirilmesi ile mümkündür.
Bir
anlamda, bilgisayara format atmaktır beynin biçimlendirilmesi ve bu dört farklı
şekilde gerçekleştirilebilir:
1)Gerçekleri inceleyerek ve
kabul ederek.
2)Yeni bir iş öğrenerek
3)Farklı yollarla yeni
kararlar alarak
4) Zihni ve beyini beraber
çalıştırarak
Değişimin
sorumluluğunu almak en büyük korkumuzdur.
Bu
korkuyla yüzleşmekse, en büyük sırrımız.
Yeni
bir karantina sürecinden çıktığımızı düşünürsek, karantina döneminde kendimizle
hesaplaşma olanağı bulduk ve yeni bir yaşam biçimini öğrenmeye başladık.
Bu süreçte kullanılan normalleşme deyimi bana göre doğru bir tanımlama değil!
Yenilenme süreci daha doğru bir tanımlamadır.
Çünkü
birçok alışkanlığımızı geride bırakarak yeni, disiplinli bir hayat kurmamız
gerekli ve bu yeni disipline herkes saygı duymalı.
Disiplin
ve otorite arasında fark olduğunu hatırlatmak istiyorum size.
Disiplin
bir program, otorite ise bir etki ve emirdir.
Dünyada
ve doğada her şey disiplinle, başarıyla ve samimiyetle ilerliyor.
Samimiyet ise
en yoğun ve en doğru temas şeklidir.
Riskine
rağmen samimiyetin tadına varanlar, daha fazla samimiyetle yaşamayı tercih
ediyorlar.
Unutmayalım
ki elmas da bir kömürdür.
Ve
süreç içerisinde büyük değişimler yaşayarak elmasa dönüşür.
Ve
aslında herkes kendi bilincinde bu süreci yaratabilir.
Kendinizi
bir elmasa dönüştürme yolunda başarılar dilerim.